Türkiye’nin gündeminde çok yer bulamayan taşımacılık maliyetleri, ülkemizin taşımacılık sistemi düşünüldüğünde en önemli taşıma şekli olan karayoluyla iş yapan firmaların pandemi süreci de göz önüne alınarak maliyet-gelir durumlarının ne hale geldiğinin değerlendirilmesini ilgilileri açısından zorunlu hale getirmektedir.
Karayolu taşımacılığı yapan bütün firmalar için katlanılan ulaşım altyapı ücretleri dışında; yakıt fiyatlarında görülen dalgalanmalar, kiralık araç maliyetleri, sürücü ücretleri ile personel maaşları, vergi-sigorta giderleri, diğer maliyetler gibi başlıklar bir çırpıda sıralanabilir. Burada sayılmayan başka maliyet kalemleri de işin içine eklenebileceği gibi asıl mesele söz konusu maliyetlerin istisnalar dışında sürekli artış eğilimi göstermeleridir. Buna karşın karayolu temelli iş yapan lojistik firmalarının tek geliri navlun bedeli olarak kalmaya devam etmektedir.
Gelir kalemi sıkıntısı yanında yine istisna sayılabilecek firmalar dışında navlun bedelleri artış göstermemekte hatta sürekli şiddetlenen ve sektörün kronik sorunu fiyat odaklı rekabet stratejisi dolayısıyla aşağıya düşmektedir. Bu matematiksel durum, nihai olarak geliri maliyetini karşılamayan bir faaliyetin yürütülmeye çalışılması anlamına gelmektedir.
Belirtilen olumsuz duruma ek olarak bir büyük sorun da sektör hizmet sunucularının alacak tahsilatı meselesidir. Pandemi süreciyle beraber bırakınız alacak tahsilatını sektörün hizmet sunacak müşteri bulmakta zorlandığı açıktır. Sektör hizmet sunucuları sekiz aydan başlayıp on iki aya kadar yayılan tahsilat süreleriyle hizmet vermeye çalışmaktadırlar. Bu çarpık yapının nakit akışlarını perişan ettiği ve firmaların borç stoklarını arttırdığı açıktır. Bu sürecin devamının sektörde seri halde konkordato/iflas dalgası yaratması muhtemeldir. Lojistik hizmet sunucularından karayolu ile taşımacılık yapanların bu kısır döngüden nasıl çıkabileceğini değerlendirdiğimizde;
-Lojistik firmaları için maliyet azaltıcı yönetimsel yaklaşımların benimsenmesi dışında gelir çeşitlendirici uygulamaların(Branda reklamı, internet sitesi reklamı gibi) yasal ve ticari zeminleri hazırlanmalıdır.
-Sektör kuruluşlarının ortak kararı ile sektör sivil toplum kuruluşlarının önderliğinde herkesin zararına olan fiyat odaklı rekabet stratejisini bitirecek çalışmalar yapılmalıdır. Devlet sektör için sunduğu destek ile teşvikleri sürdürmelidir. Ayrıca sektör hizmet sunucularının maliyetlerini arttıran tekel/oligopol yapılara devlet tarafından izin verilmemelidir.
-Lojistik hizmet alan firmalar da sadece düşük hizmet bedeli almak stratejisinden vazgeçmelidir. Bu durumun kendileri ve sektör açısından sürdürülebilir olmadığı ikna edici biçimde kendilerine izah edilmelidir. Tedarik zinciri yönetimi felsefesinin yaygınlaştırılması üzerine çalışılmalıdır. Sektör firmaları arasında satın alma ve birleşmeler gerçekleşmelidir.2000’li yılların başında yoğunlaşan ancak son yıllarda azalan sektöre dönük yabancı yatırımcı ilgisini canlandırmak gerekmektedir.
-Yeni İpek Yolu Projesi’nin Türkiye üzerinden geçmesini kesinleştirecek çalışmalar devlet-sektör-akademi destekli olarak süratle yürütülmedir. Bu konu milli strateji seviyesinde benimsenmesi gereken bir husustur.
- Gelir Yönetimi kavramı sektör hizmet sunucuları nezdinde daha fazla kabul görmelidir. Lojistik hizmet sunucuları tarafından kullanılan araç, teçhizat, yazılım vb. kaynaklarda yerli üretimin payı arttırılmalıdır.
Dr.Öğr.Üyesi Celil Durdağ
Esenyurt ÜniversitesiOrganizasyonu yapan: Eren TUFAN(Proje Geliştirme Koordinatörü)